Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Artık icraat zamanı!

Yayınlanma

Tarih

Türkiye’nin kaderini değiştiren yeni bir referandumdan çıktık. Deyim yerinde ise, aylardır bu referandum ile yatıp bu referandum ile kalkıyorduk. Tüm önemli işlerimizi ertelemiştik. “Referandumdan sonra” lafı nerde ise bir darbı mesel haline gelmişti…

Ülke olarak birden fazla büyük işlerimizi aynı anda yapamıyoruz galiba. İşlerimizi ve projelerimizi bu seçim sonuna erteledik ve çok şükür bitti.

Eminim, bu referandum sonucunda tüm partilerimizin ders çıkarması gereken çok noktalar vardır. Uzmanları ve danışmanları ile durum tespitleri yapılıyordur. Ülkemizin menfaatine olan durumları gözden geçiriyorlardır, hedef bu değil mi? zaten, daima ileri inşAllah…

Artık sakinleşmeliyiz.

Felaket tellallarına kulaklarımızı tıkamalıyız.

Ülkemizde yaşayan her fert bizim için önemli olduğunu tüm cihana duyurmalıyız…

Sosyal medyaya bakıyorum da, ne kadar da küfürbaz bir millet olmuşuz. Sağa sola sataşmalar, küfürler, atışmalar, hakaretler…

Çok çabuk hukuksal problemlerimizi çözüp, bu tip insanların en ağır cezayı almalarını sağlamalıyız. Yoksa çamur at, tutmaz ise izi kalır hesabına döner ki, bu da çok masum canların yanmasına neden olur. Belgesiz ve şahitsiz hiçbir konuda taraf olmamalıyız.

Tabi ki eleştirmeliyiz, muhalefet de olmalı ki daha güzel neticeler alınsın. Ama bu eleştiriler kesinlikle hakaret sınırlarına varmamalı…

Seçimler en demokratik hakkımızdır, ülkemizin eksiklerini gidermek için oylarımızı kullanırız ve düşünürüz ki bu seçimin sonucunda kim kazanırsa saygı duyarız. Demokrasi bunu gerektirir. Hem ekonomik hem de teknolojik anlamda daha iyiye gitmemiz lazım. Hedefimiz bu olmalı, manevi iklimimizi de canlı tutmalıyız ki güçlü ahlaklı nesiller gelsin, bu ülke hep dimdik ayakta dursun…

Seçimler ayrışmamız için değil,

Birbirimizi daha iyi tanımamız içindir.

Seçimler ötelemek için değil,

Daha yakınlaşmamız içindir…

Ülkemizi sevmeliyiz, ülkesini sevenden terörist olmaz, darbeci ise hiç olmaz, bu vatana layık ve güvenilir bireyler yetiştirmeliyiz ki yarınlarımız daha sağlam olsun…

Kalbinde Allah korkusu olandan, bu ülkeye zarar gelmez. Karıncayı bile incitemez. Günahlarına ağlar ama başkasına zarar vermez, veremez…

Ayrımcı siyaset bize fayda getirmez. Aksine bizi daha da felaketlere götürür. Bu ülkenin iktidarı da, muhalefeti de tansiyonu düşürücü açıklamalar yapmalı ve artık icraatlara yönelmelidir ki herkes işine baksın.

Ülkemi seviyorum, ülkemi seveni de seviyorum. Beni seveni de seviyorum, beni sevmeyen var ise “bende bir kusur var ki sevmiyor” diye kendim ile hasbihal ediyorum. İşte bu düşünceler ve yaşantılar bizleri ayrıştırmaz aksiye birleştirir.

Biz sadece Türkiye değiliz ki, vurdumduymaz olalım. Başkasından bana ne diyelim. Irak bizi izliyor, Suriye mazlumları bizi bekliyor, Filistin bizsiz olmaz diyor, Afganistan’ı ya da ismini sayamadığım şu an başka mazlum ülkeleri…

Biz ülke olarak sadece kendimiz için yaşamammış ki, tarih bize böyle bir misyon vermiş. İslamiyet ile şereflenen bu millet yüzyıllardır hep mazlumların yanında olmuş, daha önce Fransızların yanında olmuşuz, şimdi de Suriyelilerin, ya da başka mazlum bir millete kucak açmışız…

Seçim tansiyonu düşmeli, çılgın projeler hayat bulmalı. Herkes çalışmalı ki layık olduğumuz noktaya ulaşabilelim. Geçen her saniye aleyhimize işliyor haberiniz olsun…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş