Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

B12 Vitamini Eksikliğini Önemsemeliyiz!

Yayınlanma

Tarih

Son günlerde sıkça karşılaştığımızın konulardan birisi de “B12 Vitamini Eksikliği” ya da bilim adamlarının söylemi ile “Kobalamin”. Gerçekten de B12 vitamini eksikliği önemlidir. Çünkü vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin üretimini desteklemesi ve merkezi sinir sisteminin korunması görevlerini Allah B12 vitaminine vermiş. B12 vitamini vücudumuzdaki tüm hücrelerde gerçekleşen enzim reaksiyonlarında önemli bir rol alır. Bu reaksiyonlar sunucu proteinlerin ve DNA’nın üretilmesini sağlayan maddeler ortaya çıkar. B12 vitamini olmaz ya da az ise DNA yeterince sentezlenemez ve ne yazık ki hücrelerin çoğalarak yenilenmesi yavaşlar.

Eğer, kol ve bacaklarınızda uyuşma, karıncalanma tarzında olan güçsüzlük belirtileriniz var ise, yada iştahsızlık, yorgunluk, kabızlık ve kilo kaybı gibi problemleriniz oluyor ise B12 vitamin eksikliğinden olabilir.

İlerleyen vakalarda ise denge sorunları, depresyon, zihin karışıklığı, bunama, hafıza zayıflığı, ağız içinde ve dilde ağrılar da oluşabilir.

Bebeklerde de B12 eksikliği olabiliyor. Görülen belirtiler ise; büyüme geriliği, hareket ile ilgili sorunlar, gelişimsel sorunlar ve megaloblastik anemidir. Bu nedenle, yetişkinlerde ya da bebeklerde görülen B12 eksikliği en kısa sürede önlem alınması gereken önemli bir durumdur. Bu tip belirtileriniz var ise hemen doktorunuza giderek B12 vitamin değerinizi ölçtürmeniz gerekli ve doktorunuzun önerileri ile hemen tedaviye başlamanız gerekmektedir.

Aslında B12 vitamini eksikliği, düzenli besin değeri aldığımız takdirde olmaması gerekiyor. Ancak yoğun hayat temposunda düzenli ve bilinçli beslenemiyoruz.

Dengeli şekilde hayvansal gıdalar ile beslenenler ve bu ürünleri sevenler daha şanslı çünkü B12 vitaminini bol miktarda almaktadırlar.

Kuzu, sığır ve dana ciğeri B12 vitamini zenginliği bakımından bire birdir. Hindi, kaz ve ördek ciğerini de unutmamak gerekiyor. Büyük baş hayvan etlerinde de bol miktarda vardır.

Ülkemizde deniz ürünleri bol olmasına rağmen, hala bazı bölgelerimizde yeterince deniz ürünleri tüketilmemektedir. Oysa uskumru, somon, sardalya da yeterince B12 vitamini vardır. Yiyebiliyorsanız ahtapotta çok zengin B12 kaynağıdır.

Çok şükür ülkemizde bol miktarda tükettiğimiz yumurta ve peynirde de B12 vitamini vardır. Aman ha! Kahvaltılarınızdan eksik etmeyin, bir de vazgeçilmezimiz olan yoğurt…

Vejetaryenler ise; B12 bakımından zengin hayvansal gıdaları tüketmediklerinden dolayı bu vitaminin eksikliği riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu gıdaların yerini alabilecek diğer gıdalara daha fazla özen gösterip tüketmeleri gerekmektedir.

50 yaşın üzerindeki kişilerde ise; vücut B12 vitaminini emme yeteneğini büyük ölçüde kaybettiğinden dolayı, mide ve bağırsaklarla ilgili ameliyatlar sonrası B12 vitamini eksikliği görülebilir.

B12 eksiliği daha ileriki yaşlarda ise; unutkanlığın artmasına, kansızlığa, kalp atışlarının düzensizleşmesine ve yorgunluğa neden olacaktır.

Eğer, Alkolizm, Anemi (Pernisiyöz), Artrit (Romatoid), Astım (Bronş), Kteroskleroz, Kanser, Çölyak Hastalığı, Crohn Hastalığı, Dermatit (Seboreik), Kronik yorgunluk, Lösemi, Lupus, Multipl Skleroz, Nöropatiler gibi hastalıklar var ise yukarıda saydığımız B12 vitamin değeri yüksek besinlerin tüketilmesini tavsiye edebilirim.

Haydi, düzenli beslenmeye, yoksa B12 vitamini eksikliği başımıza daha çok dertler açacak…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş