Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Dikkat çekiciliğin tılsımıdır sarı renk!

Yayınlanma

Tarih

Değerli okuyucularım,

Köşe yazılarımı takip edenler bazen “renklerin dilini” yazmaya çalıştığımı bilirler. Daha önceki yazılarımda siyah, mavi ve kırmızının ne anlama geldiği konusunda bir şeyler yazmaya çalışmıştım. Bu günkü köşe yazımızda ise “sarı” rengi işleyeceğim.

Renkler arasında insan gözünün görebileceği en parlak renk sarı renktir. Spektrumun sıcak renkleri arasında en hafifi ama en fazla kozmik gücü olan bu sarı renk, Güneşe en çok benzeyen renk olması noktasından da ayrı bir anlam taşır…

Sarı rengi tek kelime ile özetlemeye çalışırsak “dikkat çekiciliğin tılsımıdır” diye ifade edebiliriz.

Sarı renk bir gençlik iksiridir; eğlenceyi, neşeyi, sevinci, güneşi ve diğer mutlu duyguları temsil eder. Bu da özellikle de gençler arasında sarı rengin daha yaygın olmasının nedenidir.

Bir yandan sarı: tazelik, mutluluk, pozitiflik, açıklık, enerji, iyimserlik, aydınlanma, anma, zekâ, şeref, sadakat ve sevinç anlamına gelir. Diğer taraftan ise: korkaklık ve aldatmacayı da temsil edebilir.

Çalışmalarınızı neşeli ve enerjili hale getirmek istiyor iseniz sarılı tonlardan da faydalanmalısınız. Hem enerjik çalışıp hem de zihinsel aktiviteniz gelişir. Zekâ seviyenizi öne çıkarır, mantığınızı artırabilir.
Hırs ve iddiayı simgelerken özgürlüğe en düşkün renktir adeta. Açık görüşlülüğü savunur ve sarı renge bakarak ilham alabilirsiniz.

Sarı rengi; reklamlara dikkatli bakarsanız özellikle de çocuklara yönelik çocuk ürünleri ve pazarlama amaçlı olarak çokça kullanıldığını görürsünüz. Bebek şampuanlarına bir de bu göz ile bakın isterseniz.

Eğer sarı tonları aşırı kullanılır iseniz ise; rahatsız edici bir etkisi olabilir. Örneğin, bebeklerin sarı boyalı odalarda daha fazla ağladığına çok defa tanık olabilirsiniz.

Çok fazla sarı tonlar ise; odak kaybına neden olabilir ve verilen bir görevi tamamlamayı zorlaştırabilir. Tabi eğer çocuk odasını aşırı sarıya boyarsanız, bu durumda küçük afacanın adrenalin ve yaramazlık düzeyindeki artışına da çok şaşırmamanızı söyleyebiliriz.

Ofiste kullanılacak renk tercihleri ise; eğer çok yoğun bir iş temponuz var ise ve zaman kaybınızın olmamasını istiyor iseniz; insanların hızlı geçişlerini ve çok kalmamalarını sağlamak ve tempoyu artırmak istiyorsanız kesinlikle renginiz sarı tonları olması gerekiyor.

Sarı renk iletişim kurmada da birebirdir. Birisi ile özel görüşme talebiniz var ise size müthiş bir cesaret verecektir. Sohbetinizin çok rahat, bol kahkahalı ve verimli geçmesini sağlayacaktır.

Dikkat ederseniz sarı renk giyenlerin hazır cevap olduklarını görürsünüz. Espri yetenekleri güçlüdür, sarı giyimli bir arkadaşınız ile eğlencenin tadını çıkarırsınız.

Bunun ile birlikte, sarı renk beyaz bir arka plan üzerine yerleştirildiğinde okunması zor olduğundan tasarımcılar uzak dururlar. Sarı tonlarda okumak zordur ve hiç fark etmeyebilirsiniz.

Parlak sarı renk siyah ile birlikte kullanılır ise; uzun mesafelerden okunabilir ve görülebilir. Bu nedenle okul otobüsleri, taksi kabinleri ve trafik işaretleri sarı ve siyah boyalıdır. Trafik lambalarını örnek verebiliriz.

Ayrıca dünyanın tüm ülkelerindeki taksilerin sarı renkli olmasının nedeni ise: yolda çok rahat görülebilmesi, diğer otomobillerden kolayca ayırt edilebilmesi ve geçici olduklarının vurgulanması dolayısı iledir.

Dikkat ederseniz, yol çizgileri de artık beyaz değil. Sarı tercih edilmesindeki sebep ise; sarının dikkat çekici bir renk olmasından kaynaklanıyor.

Yaşça kemale ermiş erkekler tarafından ise daha çok çocuksu bir renk olarak algılanıyor nedense bu sarı renk. Bu yüzden pazarlamacılar sarı rengi erkeklere satmak için çok da çaba sarf etmemelidirler. Zaman kaybıdır çünkü..,

Aşırı olacak şekilde sarı tercih etmekte ise dikkatli olmalıyız. Çünkü insanın kritik ve talepkar olmasına neden olabilirsiniz. Bu da sizi bazen zor durumlarda bırakabilir.

Kendinizi savunmak istiyor iseniz sarılı tonu tercih edin. Çünkü sizi savunmacı hale getiriyor ve aşırı bir öz güven veriyor.
Sarı değerli taşlar ise; özellikle de bayanlar için son derece cazip. Çünkü karar verme sürecinde netliğe yardımcı olması, yoğunlaşmayı ve enerjiyi arttırıyor. O gün tükenmişlik, panik, sinirlilik sendromuna girmiş iseniz sarı renk ile hemhal olmanın tam zamanı. Size pozitif enerji veriyor.
Farklı kültürlerde ise sarı rengin farklı anlamlara sahip olduğunu görüyoruz.

Örneğin, bazı kültürlerde sarı barışı temsil eder.

Mısır’da ölüleri simgelemek için sarı renk giyilirdi.

Japonya’da sarı renk cesareti ifade eder.

Hindistan’da sarı, tüccarların rengidir, gibi…
Sevdiğiniz uzun bir yoldan eve geliyor ise karşılamak için sarı tonları tercih edin. Çünkü sarı renk bir umut belirtisidir.

Sarı rengin olumsuz bir özelliği ise, ne yazık ki yıkıcılığa yol açabiliyor. Aldatma, ikiyüzlülük, kindarlık negatif yönlerinin en belirginleri arasında bazen yer alabiliyor. O yüzden siz siz olun sarı rengi çok seven bir kişiye yanlışlık yapmayın…

Psikologlara ise bir tavsiyemiz var; sarı renk hiçbir akıl ve zihin hastasına tavsiye edilmemelidir.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş