Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

EYVAH OKULLAR AÇILDI

Yayınlanma

Tarih

Bu hafta, ilköğretim, ortaöğretim ve Lise eğitim ve öğretimi başladı. Öğrencilerde heyecan, veliler de ise bir telaş var. Kırtasiye ve Okul araç-gereç alımı. Ancak bu malzemeler alınırken çok dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü okul alış-verişlerinde , kırtasiye malzemelerinde ftalatlar, azo boyalar ve Antimon, Arsenik, Baryum, Kadmiyum, Nikel, Krom, Kurşun ve  Civa gibi ağır metaller kullanılmaktadır.

Bu tip maddeler tükürük veya ter bezi ile vücuda geçebilmektedir. Özellikle Anaokulu öğrencileri bilmeden bu malzemeleri devamlı ağızlarına götürmekte ve küçük yaşta bu kimyasallara maruz kalmaktadırlar. Bu konuda çocuklarımızı çok dikkatli bir şekilde uyarmalıyız ve her ders çalışma sonunda ellerini yıkama alışkanlıklarını geliştirmeliyiz.

Vücuda geçen bu gibi maddeler üreme sistemlerine, karaciğere, böbreklere, sinir sistemlerine vs., zarar verebilmekte ve kanser riskini arttırabilmektedir.

Örneğin ftalatlar; plastikleri yumuşatmak için kullanılırlar, oyuncaklarda, alışveriş torbalarında, eldivenlerde, kişisel bakım ve kozmetik ürünlerde, ayakkabı malzemelerinde, inşaat malzemelerinde, tıbbi cihazlarda, aliminyum folyalarında, deterjanlarda kablo ve çatı izolasyonlarında, kırtasiye ürünlerinde vs. bol miktarda kullanılmaktadırlar.  Astım, üreme sistemine yani kısırlığa yol açabilmekte ve karaciğer rahatsızlıkları olabilmektedir. Örneğin, dietil hekzil ftalat kanser, diizononil ftalat ise gelişim bozukluklarına neden oldukları bilimsel çalışmalar ile ispatlanmıştır. Amerika’nın bazı eyaletlerinde bu tip kimyasallar yasaklanmıştır.

Pastel boyları, sulu boyalar, oyun hamurları, silgi vs. bu tip ürünlerde de bol miktarda yumuşatmak  için ftalatlar kullanılmaktadır ki bunlar, astım ve üreme bozukluklarına neden olmaktadır.

Azoboyar maddeler ; içinde benzidin veya benzer aromatik aminler olmasından dolayı  Grup 1 kanserojen madde  olarak Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiştir. Kullanılan en az 2000 çeşidi vardır ki malzemeleri boyamak için kullanılırlar. her geçn günde bu tip azoboyar maddelerin sayısı artmaktadır. Kanser ve karaciğere zarar verdiği bilinmektedir.

Çanta, beslenme çantası, kalem kutusu, matara kaplar da da ftalatlar ve azoboyamalar kullanılmaktadır.

Ağır metaller;  bazı pigmentlerin ve boyaların yapımında kullanılabilirler.  Karaciğerde ve böbreklerde birikebilirler. Kanser, zihinsel ve fiziksel gelişmemeye,  ve nörolojik hastalıklara neden olabilmektedirler.  Makaslarda, açacak ve zımbalarda da paslanmaması için nikel kullanılmaktadır, derinin tahriş olmasına ve alerjiye neden olduğu bilinmektedir.  Giysilerin üzerindeki fermuarlar ve düğmeler gibi aksesuarlarda bol miktarda nikel vardır. Plastik matara, beslenme çantası, ağaç kırtasiye, ürünlerinde antibakteriyel ve antifungal özellik sağlayan , spor giysilerinde terleme önleyici olarak kullanılan kalay ise beyin ve sinir sistemine zarar vermektedirler.

Sanayide boya inceltmek için kullanılan çözücüler;  toluen,  Xylol, aseton, benzen, trikloretan, perklorik asit, halojenli hidrokarbonlar ve benzeri çözücüler sağlık bakanlığınca yasak olmasına rağmen kullanılmaktadırlar.  Lütfen özellikle de anaokuluna giden kız çocuklarımıza tırnaklarını ucuz boyalar ile boyayıp sonrada aseton ile temizlemeyelim.

Ucuz ve markası belli olmayan ürünlerin alınmaması gerekmektedir.

Tekstilde buruşmazlık ve çekmezlik için kullanılan formaldehit, alerji, tahriş, egzama ve akciğer kanserine neden olabilmektedir.

Nelere dikkat etmeliyiz;

– TSE ve CE işaretlerine bakılmalı

– Kokulu ve süslü şeylerden kaçınılmalı, özelliklede kokulu silgiler alınmamalı

– Tahtalı  çok boyalı olmayan ürünler seçilmeli

– Solvent bazlı şeyler seçilmemeli, sulu şeyler seçilmeli

-Uçucu yapıştırıcılar kesinlikle alınmamalı, koklanmamalı, çocuklar bu konuda uyarılmalıdır.

-Eller devamlı sabun ile yıkanmalı

– Özellikle de ana okulu öğretmenlerimiz çok dikkatli olmalı,

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş