Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Tüm Canlılar Bir gün Plastik Atık Yutacaktır!

Yayınlanma

Tarih

Bu hafta 2011 yılında çıkan Plastik Atık: Ekolojik ve Beşeri Sağlık Etkileri (Plastic Waste: Ecological and Human Health Impacts) adlı dergiyi inceledim. “Naylon aşkı öldürür” adlı kitabımdaki çoğu konulara temas etmesi beni ayrı bir memnun etti. Demek ki bu konu tüm dünyada çok önemli ve duyarlı insanların gündeminde…

Okuduğum derginin bir yerinde “plastik atıkların yutulması” konusu çok ilginçti. Tamamen bilimsel verilere dayanarak açıklanması çok önemli idi. Böylece bu haftaki köşe yazımda bu konuya yer vermek istedim. Durum aslında düşündüğümüzden de vahim. Sizlerin de ilgisini çekecek olan bu dergideki “plastik atıkların yutulması” ile ilgili bilimsel verileri paylaşmak istedim.

Plastik atıklar vahşi hayata müthiş zarar veriyor ve yutulan plastik miktarına ve türüne göre hayvanın sindirim sistemini etkiliyor ve gelişimine zarar veriyor diye kısa bir giriş yapılıyor.

Örneğin, bazı kuşlar (procellariiformes – albatros içeren bir grup kuş) inceleniyor ve plastik atıklara karşı daha savunmasız oldukları görülüyor. Çünkü bu tür kuşlar kusamadıklarından dolayı aldıkları plastiklerden kurtulamazlar. Bu tür kuşların plastik atıklardan ölüm ve yaralanma oranlarının yüksek olduğu gözlenmiş…

Laysan Albatros civcivler ile ilgili yaptığı çalışmada; yüzde 90’ının üst bölgelerinde plastik enkaz bulunduğunu ve büyük olasılıkla ebeveynlerin beslenmesinin sonucundan dolayı olduğunu tespit etmişler. Düşünün yediğimiz piliç ve tavukların beyaz etlerindeki plastik atıkların varlığını. Ne hissediyorsunuz?

İyi bir beslenememe olayı; mide dolu imiş gibi hissedilerek iştahın azalıyor ve buda açlığa neden olabilir. Hayvanların iştahsızlıklarının bir nedeni de bu histir. Ryan (1988) deneysel olarak polietilen peletlerini evcil tavukları besleyerek araştırmış ve tavukların iştahsız olduklarını gözlemlemiştir. Demek ki plastikleri yiyen hayvanlar kısmi tokluk hissederek yemek yemiyorlar ve yeterince beslenemiyorlar.

Yutulan plastikler; midenin hacmini ve yemek borusunu etkileyerek hayvanları zayıflatmış.

Spear ve ark. (1995), yutulan plastik parçacıkların sayısının arttıkça deniz kuşlarında daha kötü sonuçlar verdiğine dair kanıtlar bulmuş.

Plastikler yutulması sonucu; sindirim sistemine zarar veriyor ve iç yaralanmalara neden olabiliyor. Özellikle deniz kaplumbağaları çok etkileniyor, ancak çalışmalar coğrafi bölgelere göre bulguları bakımından farklılık arz ediyor.

Tomás ve ark. (2002), Batı Akdeniz’de balıkçıların yakaladığı kaplumbağalarının üçte ikisinin plastik atıklarını yuttuklarını gözlemlemişler, Casale ve ark. (2008), Akdeniz’deki balıkların yaklaşık yarısının plastik yuttuğunu tespit etmişler ve çalışmalarını yayınlamışlar.

Lazar ve Gracan (2011), deniz kaplumbağalarının üçte birinden fazlasının plastik atıklarını aldıklarını tespit ettiler.

Bu tip araştırmalar incelenecek olursa; aynı türe ait araştırmalar olmasına rağmen plastik atık alımlarının coğrafi ve zamansal değişime göre farklılıklar gösterdiği görülmektedir.

Balinalar ile ilgili yapılan çalışmalarda, midelerinde plastik atıklardan en az 26 çeşit bulunmuştur.

Arjantin’deki balıkçılar tarafından kazara ele geçirilen Franciscana yunusları üzerine yapılan bir araştırmada, örneklemin yüzde 28’inin midelerinde plastik pisliğinin olduğu görüldü.

Yunuslar ile ilgili yapılan çalışmalarda midelerinde paketleme çeşitleri (selofan, poşet ve bantlar vs.,) halatlar, ağlar gibi bir çok plastik atıklar bulundu. Ne yazık ki yakalanan yunuslarda plastik yutulmasının yüksekliği dikkatlerini çekmiş.

Ayrıca bu plastik atıklardan dolayı cıva ve kadmiyum gibi ağır metaller de biyolojik olarak vücutta birikmesine neden oluyor.

Yapılan çalışmalarda örneklerinin yüzde 81’inde ağırlıklı olarak filament şeklinde plastikler bulunduğunu tespit ettiler, aynı zamanda plastik tellere sıkı bağlanmış hayvanları gördüler.

Başka bir deneysel çalışmada, plastik içeren balıklarla beslenen N. norvegicus’un bu plastikleri aldıklarını fakat onları dışarı atamadığını keşfettiler.

Ekolojik etkiler belirsiz olmasına rağmen, bu büyük ölçekte avlanan ticari bir türe ve karnındaki plastiklerin varlığı, özellikle plastikten ete doğru hareket eden kimyasal maddeler açısından ileride insan sağlığına etkileri olabileceği düşünülmektedir.

Plastik enkazın tek başına alınması ölümcül değildir, ancak diğer etkilerle birleştirildiğinde ölümcül birikimli etkiye neden olabilir.

Bu gidişle, “tüm canlılar bir gün plastik atık yutacaktır” sözü gerçek olacak. Gerçi yutmadığımız ne malum…

Kaynak: Science for Environment Policy, DG Enviromneny News Alerts Service, In-Depth Report, Plastic Waste: Ecological and Human Health Impacts, November 2011.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş