Bizimle iletişime geçin

HAYDİ KAPLICALARA

Yayınlanma

Tarih

Küçüklüğümü hatırlıyorum da hafta sonlarının en büyük eğlencesi idi arkadaşlarımızla hamama gitmek. İple çekerdik hafta sonlarını Sorgun’un kaplıcasına gitmek için. 1.5 metre yüksekliğinde ve 40- 45oC sıcaklıktaki havuza dalıp, suda oyunlar oynamak çok eğlenceli idi bizler için… Şimdilerde çok modern tesisler yapılmış, olimpik yüzme havuzlarından tutun apart otellere kadar çok gelişmiş “Sorgun Kaplıca Tesisleri”.  Sorgun Belediyesi yakın olan evlere kaplıcanın sıcak suyundan gönderiyor ve evleri ısıtma amaçlıda kullandırtıyormuş; çok harika bir fikir… Bu konuda emeği olanları tebrik ediyorum.

Gerçekten Kaplıcalar çok önemli. Son günlerde uzun tatil dönüşü sonrası vücudumun ağrıdığını düşündükçe ne kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Dünya da çok az yerde bulunuyor. Eski Romalılar zamanında kullanılmaya başlanmış, günümüzde Türkiye dışında Fransa, Almanya ve Belçika gibi ülkelerde de yaygın.  Yüzlerce metre derinlerden gelen şifalı su Türkiye ile adeta özdeşleşmiş artık. Daha da modernleştirip, önce kendi insanımızın bu şifalı sulardan faydalanmalarını sağlanmalı, daha sonra da tüm dünyaya bu güzel nimetleri sunmalıyız. Bu direk yer altından gelen şifalı su ziyan edilmemeli,  çünkü yer altından gelen sıcak su adeta mineral zengini bir sıvı, bu minerallerde insanlara şifa veriyor, çeşitli hastalıkların tedavi edilmesinde kullanılıyor.  Direk sağlık ile ilgili olduğu içinde müthiş değerli… Ancak sağlık amaçlı, hastalıkların tedavisi için kullanılacaksa kaplıca suyu mutlaka doktor tavsiyesi ile ve önerildiği şekilde kullanılmalıdır.

Turizmciler içinde önemli bir kazanç kaynağı kaplıcalar. Bunun için de zengin yer altı sularının bulunduğu bölgelere muhteşem tesisler kuruluyor. Bunu kısaca “Kaplıca Turizmi” diye de adlandırabiliyoruz. Hem tatil yapacaksınız hem de şifa bulacaksınız. Bunu bende destekliyorum, fakat Kaplıca Turizmi açısından Sorgun’u yetersiz bulduğumu ve daha iyi reklam yapılarak tatilcilere Sorgun’u tanıtmak gerektiğini düşünüyorum. Tabi çocukları da unutmayalım, onlarsız bir tatilin imkansız olduğunu tüm aileler bilir.  İnşallah ileride Turizm şirketleri buraları da keşfederler, çünkü hem maliyet çok ucuz, hem yazı da çok serin… Düşünün; hem sıcak yaz günlerinde serin ve temiz bir  hava  hem de ucuza mal  edilmiş bir tatil… Deyim yerindeyse Sorgun bunun için biçilmiş bir kaftan!

Şifalı sularda metaller erimiş vaziyette bulunuyor, buda hastalık tedavilerinde etkili oluyor.  Öncelikle sıcak suyun içinde bir gevşeme oluyor, kaslarda yumuşama, yorgunluğu alma bunlar önemli etkenler.  Tabi zamanınızı iyi ayarlamanız gerekiyor. Her kaplıcanın özelliklerinin bulunduğu el kitapçıklarını okumanız ve önerilere harfiyen uymanız son derece önemli. Vücut direncinizi artırmak, zinde kalmak için bulunmaz bir ortam. Çalışma şartları daha çok masa başında olanlar için, eklem ağrılarına, bel ağrılarına kireçlenmelere hatta iltihabi romatizma hastalıklarına bire bir.  Cilt hastalıklarından mide rahatsızlıklarınıza kadar iyi geliyor.

Ancak bilinçli bir şekilde bu suları kullanmak önemli… Örneğin, kas- iskelet sisteminizde problem var ise, tuzlu, kükürtlü, karbondioksitli ve oligometalik suları tercih etmek gerekiyor.

15 günlük bir program iyi gelir derim, tatilinizi ilkbahar veya sonbahar ayına getirmeniz de iyi olur, diyor uzmanlar. Çok kalıpta “Kaplıca Krizine de yakalanmayın” sakın, her şeyin normali iyidir değil mi?

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Haberler

Akademisyenlere Yönelik Proje Hazırlama ve Yürütme Eğitimi Düzenlendi

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amasya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından finanse edilen Akademisyenlere Yönelik Proje Hazırlama ve Yürütme Eğitimi, Amasya Üniversitesi Rektörlüğünde Düzenlendi.

Rektör Yardımcısı ve BAP Komisyon Başkanı Prof. Dr. Murat Kurt, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dudu Duygu Kılıç, Matematik Kulübü Danışmanı Doç. Dr. Tevfik Şahin ve Sağlık Kültür Spor Daire Başkan V. Öğr. Gör. Osman Kayhan koordinatörlüğü üstlendiği programa, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi de katıldı.

Programda, Yozgat Bozok Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Böyükata, Prof. Dr. Hamdi Temel, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Prof. Dr. Safa Tarhan, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurettin Demir ve Amasya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dudu Duygu Kılıç eğitmen olarak görev yaptılar.

09-10 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenen eğitim programında akademisyenlere, “Temel Kavramlar: Bilgi Bilim Araştırma, Hipotez – Projenin Bileşenleri: Özgün Değer, Yöntem Yapılabilirlik, Yaygın Etki – Literatür Analizi: Bilgi Kaynaklarına Ulaşım ve Değerlendirilmesi – Araştırmanın Planlanması: 5N1K ve Zaman Yönetimi – Proje Yönetimi ve Sonuçlarının Değerlendirilmesindeki İncelikler – Proje Destekleri – Prototip Proje Tasarımı Uygulaması” konuları anlatıldı.

Eğitim, katılımcılara belgelerinin verilmesi ve ardından fotoğraf çekimiyle sona erdi.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş